
Tropik iklimlerde bedenin çalışma biçimi doğal olarak değişiyor.
Yüksek nem ve sıcaklık, gün içinde daha fazla terlemeye ve buna bağlı olarak daha hızlı bir sıvı kaybına yol açıyor. Bu noktada çoğu zaman ilk refleks, daha fazla su içmek oluyor.
Ama terlemeyle birlikte kaybedilen yalnızca su değil.
Sodyum, potasyum, magnezyum gibi elektrolitler; kasların çalışmasında, sinir iletiminde, dolaşımda ve genel enerji dengesinde önemli bir rol oynuyor. Bunlar yeterince yerine konmadığında, beden bunu genellikle doğrudan değil; enerjide iniş çıkışlar, toparlanmanın zorlaşması ya da gün içinde açıklaması zor bir dengesizlik hissiyle belli ediyor.
Tropik iklimlerde bir süre yaşayanların çoğu bunu bir noktada fark ediyor.
Ne kadar su içilirse içilsin, bazen beden hâlâ “eksik” bir yerden ses veriyor.
Bu yüzden sıvı alımına yalnızca “ne kadar su içildiği” üzerinden bakmak çoğu zaman yeterli olmuyor. Suya eşlik eden elektrolit dengesi, bedenin bu iklime uyumlanma sürecinde belirleyici bir yer tutuyor.
Elektrolit içeren içecekler ya da doğal mineral kaynakları bu dengeyi destekleyebiliyor. Buradaki mesele bir takviye yaklaşımı değil; terle birlikte kaybolanları fark etmek ve bunları olabildiğince sade bir şekilde yerine koymak.
Bu yazı bir öneri listesi ya da sağlık rehberi olma iddiası taşımıyor.
Daha çok tropik iklimde, özellikle Bali gibi yerlerde uzun süre kalanların kendi deneyimleriyle de örtüşebilecek küçük bir hatırlatma olarak okunabilir.
Burada her gün bir coconut içiyorum. Son zamanlarda buna Pocari eklemek de iyi hissettirdi. Ben de bunu uzun vadede fark ettiğim için paylaşmak istedim.
Bedenin neye ihtiyaç duyduğunu daha net görmeye başladığımda, bu dengeyi kurmak gerçekten iyi geldi.
Belki birilerinin işine yarar.

