İkiliğin İçindeki Sonsuzluk

Henüz başındayken, gerçek zenginlik hakkındaki yazımın, ilişkilerle ilgili olan bir önceki yazının devamı niteliğinde olduğunu belirtme ihtiyacı duyuyorum. Bu yüzden eğer isterseniz, bir önceki yazımı okuduktan sonra da devam edebilirsiniz. Önceki Yazı: Yavaş Yavaş Yakınlaşmayı Öğrenmek

İnsan özellikle yalnız kalmak istediği zamanlar dışında, hiç bir zaman yalnız kalmaması gereken bir canlı. Bir tek ilişkisindeki konfor alanında, kendi istediği zaman yalnız kalabilmeli. 

Ayna Metaforu

Çünkü iki gözün derinliği görebilmemizi sağlaması gibi, iki kişi olduğumuzda da hayatımız derinleşiyor. Tek başımıza olduğumuz zaman, bir tek kendi görebildiklerimizi görüyoruz. İkinci kişi derinlik katıyor. Bununla birlikte kendimizle ilgili gördüklerimizin kat sayısı çoğalmaya başlıyor. Hatta öyle bir çoğalıyor ki sonsuza kadar açılabiliyor. Bu karşılıklı yerleştirilen iki aynanın, birbirini sonsuza kadar yansıtması gibi bir durum. 

Denklik

Tabi bunun için, iki kişinin de kendini görmek istemesi gerekiyor. Bu yüzden ilişkilerdeki denklik çok değerli bir durum bence.  Denk bir ilişki içinde beraber büyüyenler, müthiş bir zenginlik yaşıyorlar hayatlarında. Maddiyat ve maneviyatın birbirinden ayrı olmadığı bir hal yaşıyorlar. Her anlamda bolluk, bereket geliyor hayatlarına. 

Acılar ve Zevkler 

Sorunlar yine oluyor. Acı ve zevk dolu bir çok tecrübe yine yaşanıyor. Birbirinin ve dolayısıyla kendinin tüm karanlık ve aydınlık taraflarını görmeye yönelik olarak tavır beraberinde zenginliği getiriyor. İki kişinin de acıları ve zevkleri hissetmeye tutkulu olan ortak yaklaşımları bolluk getiriyor. Bu tek başına da zenginlik getiren bir durum aslında, fakat iki ayna karşılıklı olduğunda bu durum katlanarak artıyor. 

Yavaş yavaş gelişen arkadaşlığın içinde, beraber tecrübe edilen haller oluyor bunlar.  Olanların içinde, birbirimizi kendimizden tanıdığımız hallerin içinden geçiyoruz. Böylece birbirimizi sarıp sarmaladığımız, yaşadığımız her şeyin değerini bildiğimiz ilişkilere açılabiliyoruz. 

Yaratıcılık

Bu durum ilham da veriyor. Yaratıcılığa dönüşüyor. Bir şey yapmak için değil, öyle olduğu için. Kendiliğinden paylaşmak istiyorsunuz yaşadıklarınızı. Bu yaratıcılık belki aşkla, kendiliğinden çocuk da getiriyor. Çocuğu da yapmak için yapmıyorsunuz.

Çocuk geldiyse, onu da aşkla büyütüyorsunuz. Belki de bu kadar ağlamayan çocuklar geliyor dünyaya o zaman. Çocuk olmak zorunda da değil. Beraber bir şeyler yaratmaya tutkunuzun olması yeterli. 

Yaptıklarınızın içinde, her şeyin içinde beraber büyüyorsunuz. Aşk kendiliğinden götürüyor sizi.