Günümüzde çok ayrılık görüyorum. Çok yalnız insan var. Ve düşünüyorum ki, bu kişilere tek tek “Şu an gerçekten yalnız kalmak istiyor muydun?” diye sorsanız, eminim bir çoğu buna “Hayır” der. Kendisine denk birini bulmuş ve beraber büyüyen insanların sayısı çok az ve bence bu ilişkilere ilhamla bakmak gerekiyor. Herkes hemen yakınlaşmak istiyor.
İlişkilerin bu kadar kısa sürmesinin veya sürememesinin temelinde, yakınlaşmanın çok hızlı gerçekleşmesinin etkili olduğunu düşünüyorum. Çekim hissedildiği anda beraber olmak, veya birbirine hemen en derin yaralarını açmak, ilişkileri çok kırılgan bir hale getiriyor bence.
Yavaş yavaş yakınlaşmak
Yavaş yavaş yakınlaşmayı bilmiyoruz. Onun tadını unutmuşuz. Hemen hızlıca olsun istiyoruz her şey. Ve karşı konulamaz bir şekilde istiyoruz bunu. Halbuki bu kadar hızlı yakınlaşma deneyimi, iletişimi de zorlaştırıyor. Çünkü orada kendiliğini nasıl yaşayacağını bilemiyorsun. Bir anda çok yoğun, kırılgan bir alana giriyorsun. Ne zaman ne istediğini görmen, neye ihtiyacın olduğunu ifade etmen zorlaşıyor. Ve bunun beraberinde gelen bozuk iletişimle darmadağın olabiliyor her şey.
Burada insan bebeğinin, dünyada en uzun süre bakıma muhtaç olan bebek olmasının çok etkili olduğunu düşünüyorum. O kadar sene ilgiyle büyüdükten sonra, o ilginin üzerinden çekildiği olgunluk döneminde, karşıda gördüklerin yakınlaşmak için inanılmaz bir istek yaratabiliyor. Bu kutuplaşmanın çekim alanında sakin kalmak ve arkadaşlığa uzunca bir süre alan açmak çok değerli. Bunun üzerine çalışılması gerekiyor bence. Ara değerleri, küçük detayları görmek.. Yavaş yavaş yakınlaşmanın tadının hatırlanması.
Belki erkek zihin yapısında daha kolay tetiklenen, “Ya kaçarsa!” gibi içsel hallerle hareket etmemek, hayata güvenmek.. Sakinliğe, arkadaşlığa alan açmak.. Bence bu beraberinde aşkı getiriyor. Belki bu noktada, kadın zihin yapısında da “Beni beğenmiyor mu?” gibi içsel hallere düşmemek ve gelişen arkadaşlığın detaylarını hissetmeye izin vermek.. Çünkü bunu yapan bir erkek, kadın için çok alışık olmadığı bir durum yaratabiliyor.
Beraber Olmak
Bir çok kişiye garip gelecek ama, bana soracak olursanız, bence iki insanın arasında yapılması gereken en son şey cinsel eylem. Artık böyle düşünüyorum. Çünkü o an, en yakın olduğunuz, en iç içe geçtiğiniz an. Oraya gelene kadar yapılabilecek çok şey var. Ve oraya kendiliğinden gitmek de çok değerli. Birbirini öyle bir sevmek ki artık sevişmek. Ve onun da kendiliğinden olması.
Böyle yakınlaşılan bir ilişkide, beraber büyüme potansiyelinin çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu söylediklerim belki matematik gibi basit ve mantıklı görünüyor olabilir. Ama aşk tabi ki mantık tanımıyor. Ya da tek başına mantıkla olmuyor. Tüm sezgisel iç görülerin ve mantığın iç içe geçtiği bir durum belki de. Fakat yine de bence bunları biraz bilmek, ilişkilerin içinde bize destek veriyor. Olan her şeyden öğrenmeye duyulan tutku ve arkadaşlık bizi yakınlaştırıyor.
Aslında bu anlattıklarımın yoga hareket uygulamasında da karşılığı var. Bence yoganın öyle paylaşılması gerekiyor ki, zaten giderek bireyselleşmekte olan toplumda, daha fazla ayrılık, daha fazla üzgün, tek başına kalan, yalnız insan olmasın.
Zihin-Beden İlişkisi
Zihnin arzulayan doğasına eril bir yapı olarak bakabilirsiniz. Bedeninize ise, kadın-erkek demeden bütün bedenlere, aslında bütün hayata dişil olarak bakabilirsiniz. Çünkü hayatın kendisi, yaratım sürecinin kendisi zaten dişil. O zaman yoga uygulamasına bedenimizle kurduğunuz ilişki olarak bakabiliriz. Yoga hareket uygulamasıyla kendimizi biraz tanımaya ve bilmeye başlamamız ilişkilerimiz için birinci adım. Yoganın daha derin adımı olan ikinci adımsa, insanlarla kurduğumuz ilişkilerin içinde yaşanıyor.
Yaptığınız uygulama sizi daha ayrı, daha yalnız hissettiriyorsa, uygulamanın içindeki anlayışı değiştirin. Böylece uygulamanız sizi ilişkilere açan bir uygulama olsun. Seneler içinde, insanlara kendileriyle temas kurmanın yollarının gösterilirken, bu temasın içindeki tekniklerin ve bu tekniklerin ilişkilerle olan bağının pek anlatılmadığını gözlemledim. Bu yüzden, bu benim çok tutku duyduğum bir alan haline geldi. İhtiyaç duyulan bir şeyi paylaşmak, tutkuyu da beraberinde getiriyor. Aile dizimi alanında altı sene çalıştım. Bir çok eğitim alıp, asistanlık yaptım. Bu yüzden yogayla beraber hayatınıza gelen anlayışı da, ilişkiler üzerinden anlatıyorum. İlişki dinamikleri üzerine çalışmak beni her zaman heyecanlandırdı.
Ana konumuza geri dönelim. İlişkilerimizde yavaş yavaş yakınlaşmak ne demek, bunun açılımlarımı anlatıyordum. Yazının devamında yazacaklarımı lütfen, içinizde açığa açılabilecek olası tepkimelere rağmen okumaya devam edin:
Bir ilişkinin, ilişki denilebilecek bir yakınlığa gelene kadar olan sürecinde, bence herkes istediği kişilerle biraz yakınlaşmayı-uzaklaşmayı ve bunun nasıl hissettirdiğini görebilmeli. Çünkü ancak bu şekilde, yakınlaşmakta olduğu insanların arasında kiminle en iyi hissettiğini anlayabilir. Böylece seçimini de o yönde yapabilir. Ve böylece yaptığı seçimin doğru olma ihtimali de artar.
Bir çay içtin ve “haydi bakalım, dün kimleydin?”e benzer zihin yapıları bence çok kısıtlayıcı olabiliyor. Bir ilişkinin başlamadan bitmesine veya ızdırap dolu bir ilişkinin başlamasına neden olabiliyor. Bırakın sevmekte, tanımakta olduğunuz kişi özgür hissetsin; insanlarla arkadaş olsun. Bu durumu onu daha iyi tanımak, anlamak ve böylece yakınlaşmak için bir fırsat olarak kullanın. O zaman o da, sizi daha çok sevecek.
Güven ve Sevgi
Ve tabi ki arkadaşlıklardan bahsediyorum. Yoksa herkesin kaçak oynadığı, sürekli başkalarıyla yatıp kalktığı açık ilişkiler, bence berbat bir şey. Bir erkeğin kadınına güven vermesi gerekiyor. Bence erkeğin ilişkideki en önemli rolü bu.
Bunu güven vermek için yapmamak, daha doğrusu yapmak için yapmamak, hissederek yapmak ayrı bir şey.. Zaten erkek olarak aşkı hissetmiyorsan, orada hiç kalmamalısın. Kadını kandırmak ve orada oyalanmak yapılabilecek en yanlış şey.
Kadın erkeğe güvendikçe, erkek de daha çok sevebiliyor. Kadının güvenmesi ve erkeğin sevmesi birbirinden ayrı değil ve eş zamanlı gelişiyor. Bunu yaşamak bu dünyada bence en zevkli, en güzel olan şey. Çünkü bu sevgiyi hissettiğimiz zaman, bence her şeyi seviyoruz.