Kaçmaya Çalışmak / Anlayış Geliştirmek

Hatha Yoga kaçmak için değil, beden aracılığıyla hayatın doğasına anlayış geliştirmek için yapılan bir uygulama. Eğer bu anlaşılmazsa, olanlardan kaçma arzusuyla bedeninize agresif davranabiliyorsunuz.

Hayatın içinde psikolojik olarak zor bir durumla karşılaştığınızda, olanları oldukları haliyle hissetmek yerine olanlardan kaçmaya çalışmak, yoga pozu uygulamasında bedende açığa çıkan hisleri dinlemeden, agresif bir şekilde bedeni değiştirmeye çalışmak olarak kendini gösterebiliyor. Zihnin arzularını, bedene agresif bir şekilde empoze ederek yapılan uygulamada ise sakatlanma kaçınılmaz oluyor.

Esneklik ve güç, yogayı pazarlamanın en popüler araçlarının başında geliyor. Sağlıklı olan anlayışın yerleşmesini bu durum da biraz yavaşlatabiliyor. Yeni başlayanların “Esnek değilim”, “Güçlü Değilim” şeklinde kendilerine engeller yaratmalarına veya “Esnemek istiyorum”, “Güçlenmek istiyorum” şeklinde arzular geliştirerek dikkatlerini ileriye yönlendirmelerine ve yoganın asıl amacını ıskalamalarına neden olabiliyor. Daha esnek ve daha güçlü olmayı istemenin altında aslında olanlardan kaçma arzusu da yatabiliyor.

Bazen şu şekilde söylemler duyuyorum:

“Esnedikçe hayata olan bakışınız da esniyor.”

Veya mesela:

“Sınırlarınızı zorladıkça potansiyeliniz açığa çıkıyor.”

Bunlar doğru değil. Eğer bu söylemler doğru olsaydı, jimnastikçiler veya sirkte çalışanlar en önemli yoga hocaları olurlardı ama durum böyle değil. Hayatı esnek veya güçlü olmak değil, farkındalık içinde olmak rahatlatıyor. Esnek veya güçlü olmakta bir problem yok. Farkındalık içinde hareket ederken zamanla daha esnek veya güçlü de olabiliyorsunuz.

Çocukken bedenle bir, yani doğal olarak yoga hali içinde oluyoruz. Zamanla sosyal şartlanmaların etkisinde kalınarak bedenle olan bağlantı kopmaya başlıyor. Bedendeki hislerden kopuk bir şekilde, sosyal şartlanmaları takiben yaşamaya başlıyoruz. Atıyorum; acıkmıyoruz ama yemek saati geldi diye yemek yiyoruz mesela. Veya bunun gibi bir takım kendimizden kopuk faaliyetler içinde oluyoruz. Sevmeden sevişiyoruz. Bir duruma üzülmemize rağmen güçlü gözükmek adına bunu ifade etmiyoruz. Bunun gibi bir çok durum içine girebiliyoruz.

Yoga, sosyal şartlanmaların etkisiyle bedenle zayıflamış olan bağı yeniden kurmak için bir araç. Zihnin sosyal şartlanmaların içinde kaybolmuş yapısının, yeniden bedenin his dolu doğasıyla iç içe geçerek bir olması için sunulan bir davet. Bu anlaşıldığı zaman, doğanızla yani bedeninizle sağlıklı bir bağlantı kurarak, yeniden çocukkenki gibi hayatla uyum içinde hareket etmeye başlıyorsunuz. Bütün tecrübenizle beraber çocukkenki gibi coşku dolu olabiliyorsunuz.

Herkesin bir bedeni var değil mi? Herkesin farklı şekillerde, farklı özelliklere sahip bir bedeni var. Bu çeşitlilik de hayatı renklendiriyor. Bedeninizle yeniden bağ kurabilir ve onunla uyum içinde yaşayabilirsiniz. Bunun için daha esnek veya daha güçlü olmanız gerekmiyor. Başka biri gibi olmanız gerekmiyor. Eskiden olduğunuz gibi olmanız da gerekmiyor. Şu anda bedeninizde olanlarla bağlantıya geçtiğiniz andan itibaren hayatın doğasına karşı anlayış gelişmeye başlıyor.

Yogaya başladığınızda sabırlı olmak gerekiyor. Bedenle yeniden bağlantı kurarken nazik olmak, bedene küçük hislerin farkındalığıyla yaklaşmak sağlıklı oluyor. Bağlantıya geçerkenki içsel tavrın “daha esnek” ve “daha güçlü” olmayı istemek yerine, daha farkında hareket etmeyi ve yaptığınız hareketleri daha çok hissetmeyi istemek olması gerekiyor. Farkındalık içinde hareket etmeyi öğrenip, yaptıklarınızı hisseder hale geldiğiniz zaman, beden bütünlüğü içinde hareket etmeyi de öğrenmiş oluyorsunuz. O zaman kendinizi sakatlama ihtimaliniz kalmıyor.

Eğer kendinizi sakatlıyorsanız bilin ki yaptığınız uygulama yoga değil. Bedenin hislerini dinlemeden, zihnin arzularını bedene empoze ediyorsunuz. Kaçmaya çalışıyorsunuz. Kaçmak için yaptığınız her şey sizi kendine daha fazla bağımlı yapıyor. Kaçacak bir yer yok. Gidecek bir yer yok. Her an olduğunuz yerdesiniz. Olanlardan esneyerek veya güçlenerek kurtulamazsınız. İçsel olarak yaşadıklarınız, anlayış gelişmediği sürece nereye giderseniz gidin sizinle beraber gelecekler. Belki kurtulduğunuzu zannettiğiniz ufak tefek anlar olabilir fakat sonra yine belirdiklerini göreceksiniz.

Olanlardan kaçmak için yaptığınız her neyse, sizi kendisine daha çok bağımlı yapıyor. Bu alkol olabilir. Uyuşturucu olabilir. İçinde aşkın olmadığı seks olabilir. Sürekli konuşmak, dedikodu yapmak, etrafı suçlamak olabilir. Sizi ağırlaştıran yemekler olabilir. Şeker olabilir. Altında olanlardan kaçma anlayışı yatan bir yoga uygulaması olabilir. Bu her ne olursa olsun, bağımlılık iyi bir şey değil.

Doğru olan uygulama olanlardan kaçmanızı değil, olanlara oldukları haliyle anlayış geliştirmenize kapı açan uygulama. O zaman bütün içsel acıları ve zevkleri rahatça karşılayabilir oluyorsunuz. O zaman bu yaptığınız uygulama anlayışın gelmesiyle birlikte zamanla sizi kendinden de özgürleştiriyor. Yoga da dahil, hiç bir şey yapmanıza gerek kalmıyor. Hiç bir yere kaçmaya ihtiyaç duymuyorsunuz. Bulunduğunuz her yer sizin için yaşanabilir oluyor. Gittiğiniz yerlere kaçmak için değil, zevk için gidiyorsunuz. Bedenin içgüdüsel olarak zevke doğru giden doğasını takip edebilir oluyorsunuz.

Hiç bir guru, hiç bir öğretmen, hiç bir akıl hocası, hiç bir felsefe, hiç bir psikolog, hiç bir diyetisyen size bedeninizin bilgeliğinden daha iyi yol göstermiyor.